Abdulhak Akpolat


GENÇLERDEN BEKLENTİLERİMİZ

KONUK YAZAR


GENÇLERDEN BEKLENTİLERİMİZ

Tarih sayfalarına baktığımızda; önemli başarıların arkasında sağlam karakterli, inançlı ve güven duygusuna sahip gençlerin var olduğunu görürüz. Özellikle İslam’ın yayılması ve gönüllere yerleşmesinde, hidayet yıldızı olmuş pek çok gencin büyük katkılarını müşahede etmekteyiz. 

İslam’ın ilk yıllarında Müslümanların çoğunluğunu oluşturan gençler, Allah Resulü (sav)’in etrafında toplanarak, ona en büyük desteği vermiş ve bu uğurda çok çetin sınavlardan geçmişlerdir. Gönülleri Allah ve Peygamber aşkıyla yanan bu gençler, her türlü işkence ve zulümlere rağmen davalarından asla vazgeçmemişler, İslam’ı tebliğ ederken karşılaştıkları sıkıntılara karşı sabretmişlerdir. Peygamberimiz (sav)’e adeta kol kanat geren bu gençler, göstermiş oldukları samimiyet ve sadakatin karşılığında daha dünyada iken cennetle müjdelenerek kendilerinden sonra gelen nice nesillere örnek olmuşlardır. 

Onların her biri, iman ve İslam’la şereflendikleri andan itibaren son nefeslerine kadar Allah ve Resulüne itaat, Din-i Mübin-i İslam’a hizmet yolunda büyük bir gayret göstermişlerdir. Erkam’ın evinde gizlice yapılan Kur’an derslerinde, Kabe’nin gölgesinde cemaatle ilk kılınan namazda, hicret yolculuğunda, Mescid-i Nebevi’nin inşasında, Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te hep bu gençleri görüyoruz Resulullah’ın yanında.

Efendimiz (sav), hicretle Medine’yi yurt edinince ilk iş olarak inşa ettiği mescidin bir bölümünü eğitim ve öğretim için tahsis etmiştir. Allah Resulü, İslam akademisi diye nitelenebilecek bu Suffe mektebinde nice ilim sahibi gençler yetiştirmiştir. Gün gelmiş bu gençlerden Hz. Ali’yi Yemen kadılığı, Muaz b. Cebel’i Yemen valiliği, Zeyd b. Sabit’i vahiy kâtipliği, Üsame’yi ordu komutanlığı gibi stratejik görevlere getirmiştir. O, bu uygulamalarıyla gençlere, “size güvenim sonsuzdur” mesajını vermiştir.

Genç Kardeşlerim!

Yüce Mevla’nın; “Onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.” (Kehf, 18:13.medhine mazhar olan, bugünün Ashab-ı Kehf’i, ilim ve irfanıyla Ashab-ı Suffa’sı siz olacaksınız. İslam dünyasında akan gözyaşına mendil, açılan yaralara merhem siz olacaksınız, ümmet-i Muhammed’in yüzünü siz güldüreceksiniz.

Siz, gözünü kıskançlık bürüyen, nefretine yenik düşen ve hiç düşünmeden kardeşini öldüren Kâbil değil, “Sen beni öldürmek için bana elini uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak değilim.” (Maide, 5:28.) diyen Hâbil olacak, en büyük cihadın kişinin kendi nefsiyle mücadelesi olduğunu yaşayarak ortaya koyacaksınız.

Siz, İsmail olacaksınız. Canını tereddütsüz Allah yoluna kurban edecek kadar gözü pek ve teslimiyetli; “Babacığım emrolunduğun şeyi yap.”diyecek kadar anne-babaya itaatkar ve hürmetli; “Şüphesiz beni sabredenlerden bulacaksın.” (Saffat, 37:102.)duruşuyla azimli ve kararlı bir kul olacaksınız.

Siz, Yusuf olacaksınız. Dünyanın bütün gayr-i meşru arzuları önünüzde arz-ı endam etse dönüp bakmayan, “Ben Allah’a sığınırım.” (Yusuf, 12:23.diyerek edep ve iffet sahibi bir genç olacaksınız.

Siz, mabeddeki Meryem olacaksınız. Musibet ve imtihanın en ağırından geçse de iman ve sadakatinden geçmeyen, Allah’a itimadı sarsılmayan onurlu gençler olacaksınız.

Düşmanlıkları dostluk ve kardeşliğe, kin ve nefretleri merhamet ve muhabbete, ayrılık ve tefrikaları birlik ve beraberliğe dönüştüren siz olacaksınız. Siz anne-babasının amel defterini kıyamete dek kapatmayan, arkalarından hayır dualarla yâd ettiren salih evlatlar olacaksınız.

Unutmayın ki siz, Âlem-i İslam’ın ümidisiniz. “Rabbine ibadetle yetişen gençler kıyamette Allah’ın arşı altında gölgelenecekler” (Buhari, Ezan 36; Müslim, Zekat 91.buyuran Nebinin müjdesisiniz. “Şüphesiz, Allah’a yarattıkları arasında en sevimli olanı, güzel, yakışıklı ve gençliğinin baharında olup da güzelliğini ve gençliğini Allah yolunda harcayan gençtir. Allahu Teâla, bu kişiyi meleklerine över ve ‘İşte bu, benim gerçek kulum.’ der.”[1] (Tarihu Dımeşk, İbn Asakir, XIV, 268.) buyuran bir peygamberin en değerli ümmetisiniz.


 

[1]