Bedrettin KELEŞTEMUR


SÜREKLİ İYİLİK

FİKİR BAHÇESİ


SÜREKLİ İYİLİK

Bedrettin KELEŞTİMUR

Nisa Suresi 36.ncı ayetini okurken, hafızamıza; ‘sürekli iyilik…’ felsefesini hayatımıza tanzim etme yolunda ne kadar çaba sarf ediyoruz? Ayette şöyle buyruluyor;

“Allah’a ibadet edin ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın; ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolda kalmışa ve sahip olduğunuz kölelere (veya elinizin altındaki bütün canlılara) iyilik (edin) Şüphe yok ki Allah kendini beğenen ve çok övünen kimseleri sevmez”

Kur’an önümüze bir çerçeve getiriyor. Allah’a iman etmiş, bütün varlığıyla kendisini Yüce Yaratıcıya teslim etmiş bir Müslüman’ın, ‘en yakınından en uzağına kadar…’ iyilikten gayri bir şey düşünmemesi isteniyor. Önceliğiniz, ‘hane halkı…’ ve sonrasında kademe kademe; ‘yakından uzağa bütün çevreniz...’ sizlerden hamiyetli bir nazar bekliyor. İyiliksever bir yüz, bir akıl, bir irade, sürekli bir eylem… İşte, Alperen ruhu budur… Cihan Hâkimiyeti Mefkûresine çıkan yol buradadır…

Bir insanın, kendisini beğenmesi/ nefsi ve hevesleri peşinde koşması, gurur ve kibriyle hadiseleri yorumlaması… Vah ki vah diyorum artık o kişilere!

Nisa Suresi 31.nci ayette şöyle buyrulur;

“Eğer kendisinden yasaklanmakta olduğunuz (günahların) büyüklerinden kaçınırsanız, sizin (küçük) günahlarınızı örteriz ve sizi çok hoş bir yere (cennete) koyarız!”

Şu kavrama kendimizi iyi odaklayalım; “emir bi’l ma’rûf nehiy ani’l münker” 

Mealen, "iyiliği emret, kötülükten men et!” anlamına gelmektedir. 

Bizleri en büyük eksiği nedir; “eleştiri kültürünün toplumda yerleşmemiş olması!” 

Artık günümüzde en kolay yolu tercih etmiş bulunuyoruz; “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!”

Nasılınıza karışmayacaksın, kimselerin nasırına da basmayacaksınız…

Böyle bir şey olamaz… Bu toplumda, sağlıklı bir şekilde “eleştiri kültürünü” geliştireceğiz. Bu kültürle birlikte, ‘kendisini sorgulayan…’ bir düşünce anlayışına sahip oluruz!

Sürekli iyiliklerle birlikte tutacağımız bir yol var ki, o yolun adı, “Sabır Yolu…”

Âl-i İmrân Suresi 200.ncü ayette şöyle buyrulur; “Ey iman edenler! Sabredin! Sabırda (düşmanlarınıza) üstün gelin (her an cihada ) hazırlıklı olun ve Allah’dan sakının! Umulur ki kurtuluşa erersiniz!”

Hayatımızı, sadece heyecanlarla değil, sadece hislerle/ veya duygularla değil, ‘akılla, iradeyle, vicdanımızın sesini dinleyerek, düşünerek…’ geleceğe yüksek bir moralle taşıyacağız.

Âl-i İmrân Suresi 191.nci ayette şöyle buyrulur; “Onlar ki ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine (yatar) iken Allah’ı zikrederler ve gökler ile yerin yaratılışı hakkında (derin, derin) düşünürler!”

İlim, hikmet, marifet ve tefekkür bizlere, ‘yeni ufuklar açar…’ İlimde derinleşmemizi sağlar. İslâm Dini, her halükarda; ‘ilmi sürekli teşvik etmiştir’ Hayatımızın mana ve ehemmiyeti bizleri kuşatır.

Âl-i İmrân Suresi 182.nci ayette şöyle buyrulur; “Bu (azab), ellerinizin işlediği (günahlar) yüzündendir; yoksa muhakkak ki Allah, kullarına zulümkâr değildir!” 

İbrahim Suresi 24.ncü ayette de şöyle buyrulur; “Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz) kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir!” 

İnsanoğlu niçin güzellikleri, iyilikleri, erdemlikleri tercih etmez diye sürekli düşünürüm? 

Niye/ veya niçin, ‘zulme zemin/ veya kapı aralarız’ Tarih bizlere, olaylar üzerinde, ‘sebep ve sonuç ilişkilerini geliştirmemizi ister…’ 

Bir Veli ne derler; “Dünyanın üç yüzü var. Birinci yüzü, Cenab-ı Allah’ın esmasına bakar. Onların nakışını gösterir. Dünyanın ikinci yüzü, Ahirete bakar. Dünya ahiretin tarlasıdır. Dünyanın üçüncü yüzü, insanın heveslerine bakar. Dünyanın üçüncü yüzü fanidir, elemlidir.”

Bizler genellikle, dünyanın üçüncü yüzünü tercih ederiz. Fani olana sarılmak ne kadar gariptir değil mi? Elemli olanı istemek, garibin ötesinde bir farklı mecraya insanı götürür. 

“Arifane Kulluk” şiirimizde şöyle deriz;

“İman, hem nurdur, hem kuvvettir

Hakiki imanın feyzinde insan,

Kâinata meydan okuyabilir!

İman, ihlasla birlikte kuvvettir

Arifane kulluk fethinde insan!”

Fetih ruhuna sahip olacağız… O ruhla, iyiliklerle birlikte, erdemli duruşlarla gönülleri fethedeceğiz.