Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 03.12.2025 20:41

YOL OLUR

Facebook Twitter Linked-in

YOL OLUR

Bedrettin Keleştimur

Dünün at izi, bugüne yol olur

Derviş Gaziler, vatana yol olur

Gönüller safta, secdeye yol olur

Ol nefesler, Hak'ka giden yol olur

Seyret âlemi, vuslata yol olur

Akan nehirler, deryaya yol olur

Hakkı birleyen, rahmete yol olur

O yollar, meyve veren ağaç olur

Dualar, her nimete şükran olur

 

BİZİ BEKLER

Uyan ey gönül, uyku bize haram 

Sohbet ehli civanlar bizi bekler 

Gün doğdu, zaman dinler mi merâm 

Şura için divanlar bizi bekler

 

KİTAP FUARI

Adım adım Anadolu'yu gezerler

Edirne'den Kars'a kadar; 'Kitap Fuarı'

"Okuyan Türkiye Türküsü" yazarlar

Bu kulvar bizim, aydın kulvarı

 

DOST KİMDİR

Dost kimdir, daha derinden düşündüm?

Her zaman, serin esen rüzgârlar mı?

Elini, taşın altından çeken mi?

Öfkesini, cümle âleme döken mi?

Bir girift bilmece mi, bunca soru?

Yunus gibi dervişler, gel gayri...

 

YÂR ETMEYENLER

İnsan sevgisini yâr etmeyenler,

Âleme bu dünyayı dâr edermiş!.

Gönül meskenini bar tutmayanlar,

Sükûtu bozulur, zâr edermiş

 

AZI KALDI

Ömrümüzün çoğu gitti, azı kaldı 

Mevsimlerin bilmem kaç yazı kaldı 

Gençlikte yokuş tırmandık, bilmedik 

Vücudun bize artık nazı kaldı

 

ŞİDDET

Şiddet, şeytani; hiddet, nefsani

Vermiş el ele iki büyük cani

Hamiyetin yükselen sesi hani?

Akıl, idrak, iz ’an, şuur isterim;

Selamete taşıyacak bir gemi…

 

BİLEMEM YARINI

Bilemem yarını, hayır için dua ederim

Dualar, âminlerle zırhımı giyerim

Dünyanın kâhrını, çilesini çekerim 

Şu garip yurda, fani âleme vatanım derim

Dünya, ahiretin azığı derim

 

BİLİRİM

Şiirde, hâki rengi sır bilirim

Kırmızı da, karanfil kokusu...

Yeşili, renklere ser bilirim

Mavi de, sonsuzluğun türküsü,

Usul usul eser bilirim.

 

NASIL BİR RUH?

Bir çift selâmdan kaçmak nasıl bir ruh?

Nasıl yetişti böyle bir güruh!

Şaşarım doğrusu makam aşkına,

Nasıl çevirmiş insanı şaşkına?

Sular bile gelmez böyle taşkına!

Yazık! Aklın sığmadığı kına...

 

CANANDIR

İstanbul, her yanı yokuş, merdiven

Çiçek, çiçek lâle, sümbül, erguvan

Yedi tepesini, türlü naz çeker

Canandır, her tepesinde şakıyan

 

İSTANBUL

Sen, ne güzel bir şehirsin İstanbul 

Rabbim, ‘dünyanın cenneti’ yaratmış

Köprüler boğaza altın gerdanlık!

Yağmur, can şehri rahmetle arıtmış

 

İSTANBUL’A

Bugün, penceremden baktım, İstanbul'a

Işıklar içinde, nağmeye benzer

İstanbul gecesine nur yağar

Yıldızlar bir içli nağmeye benzer

 

SOSYAL MEDYA

Milletin gözü sosyal medyada

Sanma, gelecek taşınır sedyede!

Yedi/ yirmi dört alfabesi olduk

İrfanı, mahşeri taşır dünyada

Ecdadın, erdemi okunur dünyada

 

İSTANBUL

İstanbul, boğazıyla daha güzel

Yazılmış üstüne binlerce gazel

Resul vermiş, aşkla fetih müjdesi

O fetih müjdesinde doyulmaz sesi...

Hak takdir etmiş ruhani nefesi

Fatih Köprüsü kıtadan kıtaya,

Bizlerden, maziye yadigâr eser

Boğazın rüzgârı, durmadan eser

 

CUMA GÜNÜNE

Cuma günü, bil ki kıyamdır bize

Omuz omuza verdiğimiz gündür

Bugün, hürriyete selâmdır bize

Selâm veren gönüllere düğündür

 

CUMA GÜNÜNE…

Cuma günü, kalbi bir tefekkürdür 

O tefekkürle, ruhuyla birlikte

Sağlık ve esenlik içinde hürdür

Hür olmak; mutluluk, huzur, güvendir

 

İBADET BİLİRİZ

Her anı bizler, ibadet biliriz

Seferde gözler, yürekte biliriz

Hasbidir sözler, ocakta biliriz

Bilgelik yolu; yürektir, ocaktır

 

“AL SATARIM…”

"Al satarım, bal satarım" dahası,

Pahası gönül, güzel söz satarım

Şairim, sanma gece-güzdüz yatarım

Geceye, ilham mektubu atarım

Gün, ışıl ışıl akan aşk nehridir

Nehirler, sevdamın asil şehridir

 

DOĞU TÜRKİSTAN

Yüreğimin bir yanı, Türkistan'da

Düşlerimde esir Türk İlleri;

Göktürkler, Uygurlar, Karahanlıları,

Yükselen medeniyetin izleri...

Yazısı, alfabesi var, Uygurun...

Matbaa baskısı cilt cilt kitapları...

Kaşgar, Turfan, Yarkent, Hoten, Altay'ı

Bayangolin, Tarbagatay, Kumul, Aksu...

Şehir kültürünün damarları…

Kutlug Bilge Kağan'dan Gök Bayrağa...

Sevdası, derin mi derin işlemiş

O sevda, Kürşat'la bayraklaşmış...

Ak alınlar, seher vaktinin yolcusu 

Yolcusu biziz, Doğu Türkistan'ın

Hürriyet meşalesi yanana kadar

 

ÇOCUKLAR

Çocuklar, oyun arkadaşım benim

Çocukluğuma götürür beni

O masum, duru, coşku yıllarıma...

Hayata çocuklar gibi bağlanmak

Çocuklar gibi yaşamak isterim

 

İNSAN SANIYORDUM

İnsan sanıyordum, yanılmışım!

O kahpe pusulara yenilmişim!

Kim bilir nerde, nasıl anılmışım?

Hey zavallı dünya, yalancıya mahkûm!

İnsaf sille yemiş, merhamet yerde!

 

GİDER

Şaha mı kalkar, dörtnala mı gider

Bu dert, yük, cefayla hâlâ mı gider

Bir göç dalgası kapıyı çalmasın;

Bu kervan bizim, yola mı gider


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —