Daha önce 16 Nisan’da yapılan halk oylaması tercih sonuçlarının Muş il geneli analizini yapan Muş Alparslan Üniversitesi (MŞÜ) Sosyoloji Bölüm Başkan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Adem Palabıyık, Malazgirt ilçesi ile ilgili ayrı bir değerlendirmede bulundu.
Halk oylamasında Varto ilçesini ele alan Yrd. Doç. Dr. Palabıyık, “Varto başlıklı yazımdaki giriş cümlelerimi koruyarak seçim süreci analizlerime Malazgirt ile devam etmek istiyorum. Bu ifade biçiminin yoğun tepki aldığını ve bu tepkileri not ederek yazmaya başlayacağım. Eğer, yazdıklarımız bir şeylerin düzelmesine vesile olacaksa bu tepkilerin Muş ili için önemli dönüşümler getireceğini ümit ediyorum, tersi bir durumda ise yine maalesef Muş ili kısır siyasi döngü içinde günlük ve siyasi yaşamına devam edecektir. Metne tekrar geri dönersek önceki Varto başlıklı yazımdaki giriş cümlelerini yeniden hatırlatmakta fayda gördüğümü yinelemek istiyorum, ifadelerin aynen şunlardı: “Bundan önceki yazımızda referandum tercihlerinin Muş iline genel yansımasına ve Muş ilinin ilçelerindeki sonuçları sosyo-politik bir analiz süreci ile yaklaşmış ve elde edilen sonuç açısından başarı ve başarısızlıklar üzerine söylemler geliştirmiştik. Bu söylemlerimizden ortaya çıkan iddia, seçim sonuçlarında Muş il genelinde elde edilen başarının ilçeler göz önüne alındığında ciddi bir sorgulamaya tabi tutulması gerektiği; siyasal aktörlerin tercih sürecinde daha dikkatli olunması gerektiği ve referandum süreci boyunca yapılan çalışmalardaki ciddi eksiklikler olduğu üzerineydi. Bu eksikliklerin giderilmesi için belli başlı bazı öneriler ileri sürmüş ve üzerinde durduğumuz en önemli önerinin ise “halka hizmetkâr” bir siyasi sürecin başarı getirebileceği teorisiydi. Teorik düzeyde olan söylemimizin önemli karşılık bulduğunu düşünüyorum çünkü genel tepki söylem düzeyinde kalan ifadelerin desteklenmesi yönünde olmuştur. Lakin bizim temel amacımız sosyal ve kalkınmacı bir devlet anlayışından meydana geldiği için, halın refah düzeyinin yükselmesinin siyasal sürece ciddi katkı sağlayacağı ve bu katkıyı ancak AK Parti’nin hizmet şuuruna sahip olanlar ile birlikte yürüyebileceği üzerine temellendiğini ortaya koymaktır. Maalesef kırsal siyaset, kentli siyasetin dilinden anlamadığı takdirde ve seçilen adayların bu anlaşılmayan dil üzerinden siyaseti devam ettirme çabaları, kır toplumları üzerinde olumsuz etkilere sebep olmaktadır. Yönetici kadrolan geniş ufuklarının, kırsal gündelik hayatın bir parçayı olmayı becerebilmesi bu bağlamda oldukça önemlidir. Gözlemlediğimiz kadarıyla Muş valiliği bu süreç içinde önemli bir pay sahibidir” dedi.
“ÖNEMLİ FELAKETLERİN ÖNÜNE GEÇMİŞ VE SÜRECİ SABOTE ETMEK İSTEYENLERE FIRSAT VERMEMİŞTİR”
Muş Valisi Seddar Yavuz’un da 15 Temmuz gecesinde ki duruşuna da değinen Yrd. Doç. Dr. Palabıyık, sözlerini şöyle sürdürdü: “15 Temmuz gecesi, Muş halkının canhıraş biçimde “kendi valisini” koruma çabası bunun önemli ve sosyolojik bir sonucudur. Sayın Yavuz’un 15 Temmuz gecesi almış olduğu kararlar ve attığı adımlar önemli felaketlerin önüne geçmiş ve süreci sabote etmek isteyenlere fırsat vermemiştir. 15 Temmuz gecesi sonrası sürecin istenilen metodolojik yolda ilerlemesinin olasılıkları, Sayın Yavuz’un almış olduğu anlık fakat önemli kararların neticesinde aranmalıdır. Lakin aynı başarının bir önceki yazımda belirttiğim diğer aktörler için geçerli olmadığını bir kere daha bu yazımda dile getirmek istiyorum.
Bu değerlendirmeler ile birlikte son seçim sürecinin Malazgirt ile ilişkisi üzerine bazı analizler yapmanın faydalı olduğu inancındayım. Malazgirt ilçesinin son referandumdaki oy oranı %28,8’i “evet”, %71,5’i “hayır” tercihini kullanmıştır. Bu tercihten yaklaşık iki yıl önce yapılan genel seçimlerde Malazgirt’ten yaklaşık %92,1 HDP ve %5,2 AK Parti tercihi çıkmıştır. 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ise Recep Tayyip Erdoğan ismi %13,66 Selahattin Demirbaş ismi ise %85,54 oranında bir tercih elde etmiştir. 2014 yerel seçimlerinde ise BDP 39,3 AK Parti ise 23,7 oranında oy almıştır. 2011 genel seçimlerine geldiğimiz takdirde Sırrı Sakık %69,8, Faruk Işık ve Muzaffer Çakar toplamda % 23 ve Demir Çelik %2,01 oranında oy almıştır. 2010 referandum seçimlerinde ise ilk defa %94,23 evet, %5,767 hayır tercihi kullanılmıştır. Son olarak 2009 yerel seçimlerine gelindiğinde ise DTP %50,5, AK Parti ise %49,1 oranında oy almıştır. Malazgirt ilçesindeki seçim geleneğine bakıldığı takdirde, AK Parti’nin sürecin sonunda önemli oranda geride kaldığı ve bunun sanki gelenek halini aldığı görülmektedir. O halde, AK Parti’nin bu ilçede geri planda kalmasını arkasında hangi sosyolojik gerçekler yatmaktadır? Bu soru karşılığında Muş ilinde hayatını devam ettiren yerel siyasetçilerin verebileceği çeşitli cevapların olduğunun farkındayız lakin bizim endişemiz, verilecek cevapların sonuca etkisini olup olmayacağı konusundaki kaygıdır.
“SÜRECİN ÖNEMLİ ORANDA İKİ DEĞİŞKEN ÜZERİNDEN İLERLEDİĞİ GÖRÜLMEKTEDİR”
“Süreç içerisinde bakıldığı takdirde, söylemlerin ciddi oranda karşılığını bulmadığı da ortaya çıkmıştır” diye kaydeden Palabıyık, şunları söyledi: “Malazgirt ilçesinin sosyo-ekonomik, sosyo-politik ve sosyo-kültürel kodları çözülmeden ve analiz süreci yapılmadan bu tür soruların cevaplarının bulunabilmesi mümkün değildir. Saydığımız değişkenler vakaya dahil edildiği zaman sürecin önemli oranda iki değişken üzerinden ilerlediği görülmektedir. Malazgirt ilçesi Bulanık’tan sonra en fazla nüfusa sahip ilçedir ve bu nüfus yoğunluğunun cinsiyet dağılımına bakıldığı takidrde birbirlerine yakın oranların yükse olduğu fark edilmektedir. Kadın ve erkek sayılarının birbirine yakınlığı, bu ilçede cinsiyete dayalı bir politikanın sonuç vereceği anlamına gelebilir. Her ne kadar ataerkil bir toplumdan bahsetsek dahi Kürt toplumların kadınların aile içindeki işlevi oldukça yoğun ve önemlidir. Kadına yönelik izlenen bir politika Malazgirt ilçesinde önemli oranda getirilere sahip olacaktır, özellikle HDP’nin bunun farkında olarak yürüttüğü siyaset en önemli pratik sayılabilir. Ayrıca Malazgirt ilçesindeki “evlenmeme” oranı oldukça yüksektir ve kırsal arenada “evlenememe” önemli bir problemdir. HDP, kadın özgürlüğü adı altında kadınları mücadelesinin kadınların tek başlarına vermeleri gerektiğini savunurken AK Parti’nin burada izleyeceği politikalar tam tersi yönde olmalıdır. İzlenen sosyal politikaların siyasi politikalara olacak getirileri hesaplanmalı ve gerekirse sadece bir ilçe adına özel teşvikler geliştirilmelidir. Bunun içi Aile Sosyal Politikalar, Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfı gibi kurusal yapılanmalara önemli görevler düşebilir. Halkı yakından tanıyan bireylerin bu süreçte alacağı aktif ve özverili görevler, “evlenme” gibi kavram olarak basit ama toplumsal değişken bağlamında etkili olan pratikler üzerinden kendisini varetme fırsatı bulabilir. Siyasi kimliklerin Malazgirt ile alakalı maalesef üretemediği değişkenler, mevcut olan değişkenler üzerinden sürecin devam ettirilmesine neden olmuştur.”
“VARTO GİBİ MALAZGİRT İLÇESİNDE DE SADECE MALAZGİRTLİ VATANDAŞLAR YAŞAMAMAKTADIR”
Malazgirt ilçesine ait verilere bakıldığında ortalama hane sayısının en yüksek olduğu oran (%6,91) çıktığını vurgulayan Palabıyık, “Bunun anlamı Malazgirt’in kent kültürüne oldukça uzak olduğudur. Yine Varto gibi Malazgirt ilçesinde de sadece Malazgirtli vatandaşlar yaşamamaktadır. Özellikle Doğu illerinden gelen ciddi oranda nüfus vardır daha doğrusu nüfusa kayıtlı olduğu il farklı olan ciddi oranda bir sayı Malazgirt ilçesinde ikamet etmektedir. Adrese dayalı sistemde örneğin Ağrı adresi gösterilen 1,774 kişi, Bitlis adresini gösteren 419 kişi, Erzurum’u adres gösteren 342 kişi Malazgirt ilçesinde ikamet etmektedir yada Van adres kaydı gösterilen 170 kişi yine Malazgirt’te ikamet etmektedir. Malazgirt’te Muş iline mensup kişi sayısı 53,466’dır. Bu sayının dışındaki bireyler başka yerleri adres olarak belirtmiştir ya da Muşlu değildir. Eğer bu açıdan bakılırsa Malazgirt’in önemli oranda değişkeninin olduğu ve buna yönelik politikalar üretilmesi gerektiği ileri sürülebilir. TÜİK verilerine bakıldığında bu oranlar daha da netleşmektedir. Bu sayılar ise 2013 nüfus sayımına göre oluşturulmuştur, 2017 yılında bu sayılarda yükselme olabilir. Yine cinsiyete göre doğumlarda Malazgirt 1,676 sayısı ile en yüksek doğum oranına sahiptir. Yine bu demografik veri Malazgirt’in kentlilik bilincini önemli orandan benimsemediğini göstermektedir.
Malazgirt’in kırsal yönünün güçlülüğünü ispatlayan önemli bir diğer değişken ise traktör sayıdır, Malazgirt’te bu oran 1,694 civarındadır. Ayrıca 2013 yılında merkez belediyeden sonra 942,948 TL ile en çok harcama yapan üçüncü belediye yine Malazgirt belediyesidir. Yukarıdaki verilere bakıldığı takdirde Malazgirt için söylenecek en önemli olgusal durum, Malazgirt’in kentlileşme düzeyinde en fazla ilerleme gösteremeyen ilçe olduğudur. Bu ilçe için yapılacak seçim çalışmalarının metodolojisi diğer ilçelerden farklılık göstermelidir. Kırsal karakterlerin görüldüğü bir alan olarak ifade edilebilecek Malazgirt’in, bilinçli siyasetçilerin söylemlerini duymaları ve düşünmeleri gerekmektedir. Oy istemek yerine sürecin Malazgirt’te yaşayan çoklu değişkenli topluma nasıl bir kazanç getireceği ve bu kazancın devam ettirebilmenin yollarının neler olacağının izahı daha önemlidir. Örneğin buradaki diğer toplulukların hangi faaliyetlerine katılma pratiği gerçekleşmiştir? Yada hangi geleneklerin olduğuna yönelik alan çalışmaları yapılmış mıdır? Cumhurbaşkanımızın “hayır” çadırına girmesinin geçmiş pratikler açısından önemli sonuçları mevcuttur. Böylece muhalif kesim ile iç içe olmak ve sadece siyasi değil herhangi bir süreci onlarla birlikte değerlendirmek sayın Cumhurbaşkanımızın “halka hizmetkar” kavramı ile kastettiği olgusal duruma önemli katkı sağlayacaktır.
Malazgirt, Muş’un en büyük ilçelerinden birisidir, ilçeyi günlük siyaseti kurtarmak için kendi istedikleri gibi göstermeye çalışanlar, gerektiği zaman geldiğinde maalesef başarısız ikna süreçleri sebebiyle karşılığını almaktadır. Umarız bu karşılık gelmeden yine sayın Cumhurbaşkanımızın seferberlik çağrısına layık ve bu şuurunu farkında olan bireyler bu sürecin reel aktörleri olma şansını yakalayabilirler” şeklinde konuştu.