30 Ağustos Zafer Bayramının anlam ve önemini, belirten Tarihçi Araştırmacı Mehmet Nuri Çelik, şanlı zaferin önemine değinerek 30 Ağustos´un sadece bir tarih olmadığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü: ?30 Ağustos şehitlerimizi anma günü, bağımsızlığımızı nasıl kazandığımızı yeniden hatırlama günüdür. 30 ağustos cennet vatanın düşmandan temizlendiği cumhuriyet yönetimine geçileceği günün adıdır. Zaferleri ve mazisi insanlık tarihi ile başlayan, her zaman zaferle beraber medeniyet nurları taşıyan kahraman ordumuzun kazandığı zaferlerden birinin, Büyük Taarruzun yıldönümüdür. Ama "30 Ağustos sade bir tarih değildir.
Bu günün tarihe şan veren bir anlamı vardır. Bir Ağustos bize Anadolu´nun kapılarını Malazgirt´ten açarken Diğer Ağustos bağımsızlık ve yurt aşkıyla şahlanan ordumuzun Atatürk önderliğinde Kurtuluş Savaşı´nı kazandığı, Sevr Antlaşması´nı parçaladığı, Lozan Barışı´nı sağladığı ve Cumhuriyetin temeline ilk harcı koyduğu günün adıdır. İngilizler Musul´u, Fransızlar Hatay´ı, Adana´yı, İtalyanlar Antalya´yı? Ve bıçağın kemiğe dayandığı tarih 15 Mayıs 1919. İngiltere´ye güvenen Yunanlılar İzmir´i işgal ediyordu. Anadolu ise liderini arıyordu Lider ise haykırıyordu: "Bizi öldürmek değil, diri diri mezara sokmak istiyorlar, şimdi çukurun kenarındayız; fakat hiçbir zaman umudumuzu yitirmeyeceğiz. Cesaretimiz, imanınız ve bağımsızlık aşkımız bizi kurtaracaktır. " İşte bu ses bir an dalga dalga yayıldı. Ankara´dan Sakarya´ya, Kocatepe´den, Dumlupınar´a Muş´tan Diyarbakır´a yankılandı. Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınmak istenmiş, silahlarımıza el konulmuş tersanelerimize girilmiş askerlerimiz terhis edilerek vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son verilmek istenmiştir.
Bu durumda Birçok aydın ve düşünür; bu millet balkan savaşını ve l. dünya savaşını yaşamış bu savaşlarda askerin çoğu şehit düşmüş, kalanlar ise yorgun, para yok, silah yok, cephane yok, ancak büyük devletlerin himayesine girerek kurtulabiliriz diyorlardı. Mustafa kemal bu sözlere karşılık Ordu olacak, para olacak, cephane bulunacak, bu millet aç kalacak, çıplak kalacak ama bağımsızlığını mutlaka kazanacak. Bunun başka yolu yok diyordu.?
?BU SAVAŞ, BİR MİLLETİN KADERİNİ DEĞİŞTİREN VE 22 GÜN, 22 GECE SÜREN YAMAN BİR UĞRAŞTIR?
Bu savaşın bir milletin kaderini değiştiren bir savaş olduğunun altını çizen Çelik, ?Türkiye Büyük Millet Meclisi yaptığı görüşmelerde. ?Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve asla parçalanamayacağı görüşünden hareketle, düşmanla mücadele kararı aldı. Bu karar doğrultusunda Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu´da kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla düşmana büyük bir darbe indirilmiş, bu darbeden sonra düşman ordusu yeniden hareketlenerek saldırıya geçmiş. Bu saldırıya karşılık, Ordularımız Sakarya Meydan Muharebesini yapmıştır. Bu savaş, bir milletin kaderini değiştiren ve 22 gün, 22 gece süren yaman bir uğraştır. Bu savaş, insanlık duygularından yoksun, vahşi ve saldırgan bir düşmanın başını Ordumuzun iman dolu göğsüne çarparak paramparça ettiği bir taştır. Bu savaş, haksız, şuursuz ve kirli bir istilâ emelinin, Sakarya´nın köpürmüş sularında boğulduğu bir savaştır.
Bundan dolayıdır ki; insanlık tarihi sayfalarında Sakarya Meydan Muharebesi´ne müstesna bir yer verilmiştir. Artık zafer yakındı, uzansak tutacaktık sanki o zaferi... Günlerce açlığa, susuzluğa meydan okumuş, umutla el birliği etmiş bir ordunun yalın ayaklarındaki sızıydı o zafer... Yuvalarını, bebelerini terk ederek Mehmetçiğe cephane taşıyan kadınların sırtındaki ağrıydı o zafer... Evini, yurdunu, bağımsızlığını kaybetmiş, kanlı gözyaşlarıyla cepheden haber bekleyen bir ulusun sevinçlerindeki gözyaşıydı o zafer. Ve biz, o zafer uğruna ölmeye ant içmiştik; Gazi Mustafa Kemal´in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922´de düşmana saldırmış, 6 ayda zor geçilecek yunan mevzileri 30 ağustos günü iki saatte parçalayan Mehmetçik dünyaya adeta ders vermiştir.
Bu derse Kadınlarımızda eklenmiş Nine hatunlar Şerife bacılar Kara Fatmalar milli mücadelenin merkezinde yer olarak İstiklal savaşımızın kazanılmasında önemli yer almışlardır. Bu Kadınlarımız cephede Mermileri ıslamasın diye bebeğinin üstündeki örtüleri mermilere sararak çocuğunun soğuktan ölmesini içine sindiren fedakâr cefakâr Anadolu kadını vatan toprağının ne olduğunu bu davranışı ile gelecek nesillere öğretmiştir? ifade etti.
?ANADOLU KADINININ VE ÇOCUK YAŞTAKİ KAHRAMANLARIN KANIYLA KAZANILMIŞ BİR ZAFERDİR?
Savaşta ki üstün fedakarlıklara değinen Çelik, şunları söyledi: ?Bu zafer Cefakâr Anadolu kadınının ve çocuk yaştaki kahramanların kanıyla kazanılmış bir zaferdir. Bu zafer Al kanlarla yazıldı tarih defterlerine Milletimizin bugün ve gelecekte tam bağımsızlığa, huzur ve refaha sahip olması devletin millet egemenliğine dayandırılması, kültürümüzün çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkarılması bu zaferin kazanılması ile mümkün olmuştur. Bu eşsiz zaferin nasıl kazanıldığını anlamak için şehitlerimizin mezar taşlarındaki memleket isimleri ve yaşlarına bakmak kâfidir. Bu mezar taşlarında ne Türk yazıyor, nede Kürt yazıyor Bu Vatan Uğruna Şehit Düşmüş Mehmet Yazıyor? Daha da irdelemek istersek Fatma ninenin oğlunu Dumlupınar gönderirken sarf ettiği sözlere bakmak lazım. Fatma nine koçasını balkan savaşında kaybetmiş büyük oğlunu da Çanakkale´de şehit vermiştir, kalan tek evladını kurtuluş savaşına bu sözlerle gönderiyor
Haydi, oğlum haydi git sende git, eğer bacının göğsüne gavur eli değecekse namusumuz payımal olacaksa, bu millet gavurun esaretine girecekse git yavrum git ben oğulsuz kalayım Şu yaralı bağrıma kara taşlar basarım bizi düşünme biz kendi başımızın çaresine bakarız gözün arkada kalmasın 3 aylık Hasan´ında ben Babalık yaparım Şehit anası diye kendimi avuturum ama Vatanıma milletime namusumuzu bir halel gelirse hepimiz kahrolur ölürüz. Hadi git baban gibi şehit ol ya da gazi; Evini, yurdunu, bağımsızlığını kaybetmemek için, kanlı gözyaşlarıyla çocuğunu cepheye gönderen bir anneye, bu sözleri söyleten şuur ile cephede gözünü kırpmadan ölüme giden şuur aynı inancın eseridir.
Bu topraklar Birlik ve kardeşlik kavramlarının en üst seviyede yaşandığı bir mücadele ile kazanılmıştır Ecdadımız bu toprakları bize vatan yapabilmek için, ırk ayrımı yapmadan kadını erkeğiyle yaşlısı çocuğuyla Türkü Kürdiyle canını dişine takarak aç kalarak çıplak kalarak canını feda ederek bu topraklar vatan yapmıştır. Bu toprakların kıymetini Türkü, Kürdü, Lazı, Çereziyle bilmek zorundayız. Bu topraklar bir hiç uğruna birbirimizi boğazlamamız için bize emanet edilmedi; Dünya durdukça bu vatanı korumak ve yaşatmak için yüz binlerce şehit verdik. Bu Tarih şuurunu gelecek nesillere anlatmak ve öğretmek zorundayız, çünkü bu vatan kolay kazanılmadı. Ve Asla kaybedilmeyecektir.
Her karışında şehit kanı olan bu toprakları anlatmanın imkânsızlığının bilincindeyim. Bu topraklar kutsal topraklardır her zerresi şehit kanıyla yıkanmış mübarek topraklardır. Bu toprakları bize vatan yapan istiklâl aşkını veren, Kara Fatmaları, Nene Hatunları, Şerife Bacıları; ?Ya istiklal ya ölüm diyen: Antepli Şahinleri, Sütçü İmamları, Hasan Tahsinleri, Seyit Onbaşıları; Tarihi tarih yapan Salahattini Eyyubileri, Ulubatlı Hasanları, Fatih Sultan Mehmetleri, Mustafa Kemal ve tüm şehitleri rahmet minnet ve şükranla anıyorum.?
