ANNE VE ÇOCUK
Bedrettin KELEŞTİMUR
2025 Yılını, “Aile Yılı!” olarak idrak etmekteyiz. Bütün hassasiyetimi, “Aile Üzerinde…” olacaktır.
Mustafa Necati Bursalı’nın, “Hz. Ali (ra.) kitabından alıntı; “Şefkat ve merhametin en büyük mümessili;
-Kızım, dedi; senin için ağlıyorum. Çünkü sen de benim gibi, anadan mahrum kaldın. Annen Hz. Hatice sağ olsaydı da bugünü sevincimize katılsaydı. Senin çeyizlerini kendi elleriyle yapardı. Hep beraber sevinir mesut olurduk. Ne çare, bu hayatın icaplarındandır ki, acı ile tatlı beraberdir. Allah’ın takdiri böyle imiş… İşte kızım sen de bu durumda gelin oluyorsun da onun için üzgünüm.”
Anne ve Çocuk birlikte anılır… Hz. Musa, Firavun ’un sarayında bir sessiz gölge misali annesinin sevgi ve güven dolu nazarları altında… Hz. İsa (as.) annesi Hz. Meryem ile birlikte yâd edilir…
Anne ve Çocuk iki nezih kavram… Bu iki kavramı özünde sevgi şelalesi öylesine gürler ki, bizlere hayatı nakşeder. O hayatın nakışlarında ki atılan her ilmikte, şefkat ve merhamet bir mualla kilim desenini oluşturur.
Azerbaycan’ın büyük şairi Bahtiyâr Vahapzade’nin o dupduru, insana ilham veren şiiri;
“Dil açanda ilk defa “ana” söylüyoruz biz,
“Ana dili” adlanır bizim ilk dersliğimiz.
İlk şarkımız ninniyi anamız öz sütüyle
İçirir ruhumuza bu dilde damla damla.”
“İlk elbisemiz kundak
İlk sözümüz ağlamak
İlk gıdamız süt oldu
Son isimler bilemem
Nereden uyduruldu?”
…
“Başladı korku
Başladı ihtiyat
Başladı hayat…”
Rahmetli Ahmet Kabaklı, “Ben annemin ninnileri, masalları ile büyüdüm!” derlerdi.
Mahkemeler… Ayrılan eşler… Keşke hiç olmasa diyoruz… Alınan kararlar… Ve bu kararların üzerinde titizlikle durulmalı…
Sağlıklı bir anneden çocuğu ve özellikle de, “altı yaşına kadar yatılı olarak bir gün bile alınmamalı!”
Bilindiği gibi Hz. Muhammed (sav.) annesi Hz. Âmine Hatun’u altı yaşında küçük bir çocuk iken kaybetmişti!”
Allah Resul’ünün hayatı her anıyla/ veya safhasıyla birlikte bizlere referanstır…
Anne ’ye “sevgi ve saygı” konusunda en güzel örnekleri Allah Resul’ünün şahsında görmekteyiz.
Allah Resul’ü, en küçük kızı Fatıma’yı çok severdi. Ona, “Babasının annesi, anam’ diye seslenirlerdi.
Kasas Suresinde, Hz. Musa’nın annesine kavuşmasının Kur’an’daki veciz kıssası anlatılır. Bizlere her anıyla birlikte büyük ibretlerle dolu derslerdir. Bunlar üzerinde derinliğine düşünürüz.
Kasas Suresi 13.ayette şöyle buyrulur; “böylece biz onu, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah’dan vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye annesine verdik.”
Hac veya Umre ’de, “Safâ ile Merve arasında sa’y yaparız...”
Hz. İbrahim’in eşi Hacer’in oğlu İsmail ile Mekke vadisinde yalnız kaldıktan sonra Safâ ile Merve tepeleri arasında oğluna su araması hadisesine dayanmaktadır…
Bütün kâinat, Safâ ve Merve Tepeleri arasında, “annenin şefkat çığlığına gönül gözüyle katılır…”
“Adalet Nefesi” isimli şiirimizde, ‘yürekli bir annenin sedasına iştirak ederek…’ sesleniriz;
“Hayata yürekten dokun,
Kanayan yaraya değmesin okun!
Merhamet, serin esen rüzgâr gibi
Gönül dalını incitme, dokun!
Şefkat dolu gözlerle nazar et,
Adalet nefesiyle yüreğe dokun!”
“Anne sesinde en gizemli şefkat
Kolları usulca sarar merhamet
Öğretir dudakları; “gönül sabret”
Sabırla, yüce dileğe selam-et!”
Yüreklerden gelen seslenişlere/ dokunuşlara kulaklarımızı biraz olsun kabartalım;
“Anne bir sanatçıdır, en güzel eseri de yavrusudur.”
“Cennet annelerin ayakları altındadır”
“Anneler belki her şeyi göremezler fakat kalpleriyle duyarlar”
Bir annenin çocuklarına duyduğu sevginin tarifi imkânsızdır!
Bizler, “anne sevgisini çocuklardan koparmaya çalışırsak…” inanınız arzı titretmiş oluruz.
Bunun hesabını veremeyiz.
Mahkemeler şunu iyi bilsinler, “Anne ile evladı arasında kopan tek bağ göbek bağıdır!”
Çocuğa mutluluğu anlat deseler, “annem yanı başımda…” diyecektir.
“Gül kokulu, sevgi dolu yüreğin
Yüreğinde ısınmaya geldim anne!
Gözlerinden damla damla nur akar;
Akışında, arınmaya geldim anne!
Ta uzaklarda, garip bir yolcu
Vefasız dünyalar mı bize kolcu!
Gelsin yalan umutlarıma falcı,
Yollar aşıp barınmaya geldim anne!”
Annesinden ayrı çocuğun iç dünyasında yaşayacağı ızdırabın duyar gibiyim;
“Gün uyandı, anne sesine hasret
Yarabbi, daracık dünyama nusret!
Ruhumun şefkat yıldızı da kaydı…
Hasret kokan gözler, zaman ağlasın!”
Israrla ifade etmek istiyorum, “6 yaşına kadar bir çocuk annesinden şöyle veya böyle koparılmamalı…” Aksi yapıldığı zaman o çocuğun ruh dünyasındaki tahribat iyi düşünülmelidir… Her şeyden önceliğimiz, ‘insandır, bizlerin geleceği olan çocuklarımızdır…’ Geleceğimizi korumamız/ irfan neslimizi korumamız adına büyük bir itinayla kararlar vermeliyiz.
Önceliğimiz, “Aileyi korumalıyız… Anneyi korumalıyız… Bizim geleceğimiz çocuğumuzu/ veya onun ruh dünyasını korumalıyız… Her şeyden öncelikle de nesli korumalıyız…”
Şu fani hayatta en ideal hedefimiz, “erdemli nesilden erdemli bir topluma yolculuk…” olmalıdır.
Hayatımızı, ‘endişelerle, şüphelerle, kaygılarla, endişelerle alabora etmeyelim…’
Necip Fazıl Kısakürek’in, “Çocuk…” şiiriyle sözümüze nokta koyalım;
“Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk…
Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya göz atsa ‘niçin, nasıl?’ ve hayret…
Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;
Biz akıl tutsağıyız, çocuktur ki asıl hür.
Allah diyor ki: ‘Geçti gazabımı rahmetim!
Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim…
Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın!
Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın!
İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
Çocukların kalbinde işler zaman rakkası…”