BAHAR SOHBETİ
Bedrettin KELEŞTİMUR
Doğulu ve Batılı mütefekkirler, “emekle başarıyı bütünleştirmişlerdir!”
Emekle hayat daha saygın, daha dinç, daha ideal ve daha güzeldir.
Mutluluğun, moral kaynağının, hayata güzel bakmanın anahtarında, ‘helal lokmaya uzanan soylu bir emek vardır’
Bugünün ismine, “Bir Mayıs Emek ve Dayanışma Günü…” diyoruz. İnancımız, “birlikte rahmet, ayrılıkta azap var!”
“Bir ve Beraber Olmak!” ahlaki bir şiar olarak düşünülmelidir. Nefis duvarlarını yıkan insanlarımız için ise ‘erdemli bir şiar…’ diyoruz.
Ecdat ne der, “işini, aşını, eşini sadakatle seveceksin!”
İşin, ‘ekmek teknendir’
Aşın, ‘helal lokmandır’
Eşin, ‘dünyandır, yol arkadaşındır’
Ecdat ne demişler, “parça, bütünde güzel/ Hakka esaret güzel!”
Konfüçyüs, “emeğin olmadığı yerde başarı da olmaz!”
Geleceğe olan köprüleri, ‘emekle kurabilirsiniz’ Başarının temel taşlarını, ‘emekle yerlerine koyabilirsiniz!’
Velhasıl, geleceği sizler emekle tesis edebilirsiniz!
Emeğin olduğu yerde, ‘huzur vardır, güven vardır, emniyet vardır…’ Emek üzerinde adaleti tesis etmeye mecburuz efendim! Allah’ın Resulü, “İşçinin hakkını alın teri kurumadan veriniz!”
Üzerinde titrediğimiz kavramlar; “hak, hukuk ve adalettir…”
“Bahar Kokulu” isimli şiirimizde şöyle diyoruz;
“Bahar kokulu içli sözler söyle
Her sözünde seher yelleri essin
Güven aşıla öyle veya böyle
Bir terzi hüneri yüreği diksin!
Zarif dantel misali işle sözü!”
Geçtiğimiz Çarşamba Günü, Muş İlimizden Elâzığ’a, “trenle yolculuk yapıyoruz!”
Göze çarpan bir şey var, Tren yoluyla; “Elâzığ- Muş arası 198,53 km!” Yolculuğunuz, 4 saat 44 dk. Sürüyor. Peki, Elâzığ- Muş arası karayoluyla kaç km? “253,9 km!” Devlet Demiryolları ile Karayolları arasında, “55 km gibi bir fark var!” Burada, tren yolculuğuyla birlikte, ‘verim ekonomisini de gözler önüne serebiliyoruz…’ Ferhat’ın dağları deldiği gibi, 1945’lerin teknolojisiyle 10’larca tüneller, viyadükler göz alıcı bir emeği gözler önüne seriyor. Bugün, “Bir Mayıs Emek Bayramı…” Emek kutsaldır ve hele göznuru ise mübarek biliriz.
Muş İlimizden Elâzığ Yolculuğunda, “onlarca tünelleri geçerek yol alıyorsunuz!” Yolunuz, “Murat Vadisi üzerinde…” yeşil bir dokunun ahenginde suların serinliğinde, düşleriniz dalıp dalıp gidiyor!
Bu yollar aynı zamanda, ‘su boylarıyla birlikte fetih yollarıdır’ Bizler, Bestesi Doğan Sever tarafından yapılan ve de Elâzığ Şehrimizde, ‘sanatın güneşi’ Naci Sönmez tarafından yorumlanan şiirimizde ne diyorduk; “Seyreyle aşk nehrini bozkırlara can verir!”
Sürekli şunu düşünmüşümdür? Bizler, “taşımacılıkta daha güvenilir ve daha ekonomik olan tren yolculuğunu tercih etmeyiz!” Devlet Demiryollarının da, bu anlamda, ‘girişimcilik adına…’ daha aktif rol oynama niyetlerini göremiyorum…
“Bahar!” isimli şiirimizde şöyle diyoruz; “Baharı gönlümüzde yaşatalım!/ Kader yastığı içli teşbihimiz/ Kasvet, kuruyan dalları atalım!/ Mevla’dır, hakka giden sahibimiz!”
Bir Mayıs, Emek Bayramı ve Dayanışma Günü!” Bir Mayıs Günü, Elâzığ dışına yola çıkacağım. Otobüste gereken yerimi ayırdım. Saat, 11.30’da Öğretmenevi ’nin önündeyim. Şehir Garajlarına gitmek için 75 numaralı Belediye Otobüsünü beklemekteyim… Bir saat boyunca, şehrin en merkezi yerinde ayakta bekle dur! Netice itibariyle, ‘evimize döndük’ Bütün mesele ne?
Bizim bayramlarımız biraz farklı… O farklılığın da getirdiği, ‘mağduriyetler hakeza…’
Her zorluğun karşısında, ‘sabır…’ dedik. Sabrı, yudum yudum içmek de, ayrı bir maharet… İnsafın dahi kırbaçlandığı günlerde, ‘tahammül…’ diyoruz. Hayatı, elbette dirençli olanlar kazanır.
Emeğin olduğu yerde, ‘huzur vardır, güven vardır, emniyet vardır…’
‘Dayanışma Gününe…’ Ahilik kültürüyle biraz da bakalım… O kültür, bütünüyle “Kur’an ahlakıdır!”
Günümüzde, “bizler, o ahlakın neresindeyiz?” Bizleri bir eksiği daha çıkıyor, “eleştiri kültürü…”
O kültür olmayınca da, ‘empati de yapamıyoruz’ Yani, kendimizi bir başkasının yerine koyamıyoruz!
“Seyreyle Aşk Nehrini!” şiirimizde, bütünüyle hayatı okumaya çalıştık
“Seyreyle aşk nehrini, bozkırlara can verir
Hayreyle mar zehrini, dertlere derman verir
Sabreyle dünya kahrını, deryası mercan verir
Azmeyle Belkıs Şehrini, Mührü Süleyman verir
Keşfeyle gönül fahrini, fermanı burhan verir
Şükreyle emanet mihrini, ecrini Rahman verir.”
Bu can bizlere emanet… Emaneti korumakla mükellefiz…
Ölüm bizlere, ‘bir nefes kadar’ yakın!
Diyebiliyor muyuz? “Nefis duvarlarını yıkacak surlara akın var!”
Diyebiliyor muyuz? “Kinden, öfkeden ve de inkârdan sakın!”
“Bahara Vurgun!” dörtlüğümüzle sözümüzü toparlayalım;
“Fani’den kaçar şu can, bahara vurgun
Karanlık çığlık çığlığa, şafağa sürgün!
Aydınlık ister gönlüm; güneş dolusu…
Suya vurgun efkârım, yüreğim yorgun”
Selam ve Muhabbetle