Bedrettin KELEŞTEMUR


BELEK GAZİ’DEN YAKUP ŞEVKİ PAŞAYA HARPUT

FİKİR BAHÇESİ


BELEK GAZİ’DEN YAKUP ŞEVKİ PAŞAYA HARPUT

Bedrettin KELEŞTİMUR

Ağustos Ayı, bu milletin 9 asrı dolduran fetih/ veya fütüvvet tarihinde; ‘Zaferler Ayı Olarak Taçlandırılır…’ O vesileyle bizler, en güzel yazıların, hikâyelerin, romanların, edebi eserlerin bu ayın bereketiyle kaleme alınmasını arzu ederiz. Şahsen, Ağustos Ayında, farklı bir heyecan duyarım… Bu ayı derinden derine tefekkür ederim. Malazgirt-1071’den Kocatepe- 1922’ye hissiyatımızı da süsleyen tarihi tefekkürle yol alırım. Ey canlar, geliniz ‘her biri tarihin kaderini değiştirecek zafer muştularıyla dolu…’ bu kutlu ayın takvim yapraklarını birlikte çevirelim. 

Şüphesiz ki şuna şahit olacaksınız,. Her zafer bizlere ‘Fetih Suresiyle’ gönülleri irşat edecektir.

“İnna fetahne leke fethen müninen” Mealen, “Şüphesiz ki biz sana, apaçık bir fetih açtık(ihsan ettik)” Allah yolunda cihat eden bir millet olmak… Bin yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmak…

O kutlu yolculuğu/ O kutlu zaferleri bir daha hafızalara taşıyalım;

Tarihin seyrini değiştiren 8 büyük ZAFER

26 Ağustos 1071’de Malazgirt,

27 Ağustos 1389’da Kosova,

11 Ağustos 1473’de Otlukbeli,

23 Ağustos 1514’de Çaldıran,

24 Ağustos 1516’da Mercidabık,

26 Ağustos 1526’da Mohaç

4 Ağustos 1578’de Vadis Seyl

30 Ağustos 1922’de Başkumandanlık.

Her biri, Cihan Tarihinin mukadderatında rol oynayan ZAFERLER… Bu tarihi zaferler, “Ağustos Ayını nakış nakış işleyecektir!” Bir tarihçi şöyle der; “Türk’ten başka Japon Denizinden Atlas Okyanusuna, Sibirya’dan Habeşistan’a kadar aynı anda sesini duyurmuş, bu muazzam arz kıtasında 80’den fazla devlet kurmuş bir millet gösterilemez...”

Bütün bunlar, Kültür ufkumuzun derinliğini gösterdiği kadar; çok değişik coğrafyalara kısa zamanda uyum sağlayarak hâkim unsur haline gelişimizi gösterir. Teşkilatçı bir millet oluşumuz kadar, idari yapılanmasında ‘adil oluşumuzun’ apayrı bir cephesidir. 

Dikkat edilirse, bu millet gittiği yere ‘medeniyet’ götürmüştür. Öyle ki, yalnız toprakların fütuhatıyla kalmamış; gönülleri de fethetmiş… Devlet felsefesi içerisinde, millet olma şuurunu kazandırmıştır. Bütün zaferlerde; hep aynı ruh, aynı şuur, aynı ideal… O ideal, “TÜRK CİHAN HÂKİMİYETİ MEFKÜRESİDİR!” O Zaferleri birlikte tefekkür edelim!

Malazgirt Zaferi. Anadolu toprağına ilk fütuhat tohumunun atılmasıdır. Öyle bir tohum ki, vatan olma yolunda en büyük adım… Anadolu Coğrafyası gün gelecek, ‘İslam’ın Son Kalesi…’ ruhaniyetiyle, asırları kucaklayacak… Bu zaferlerde görev alanlar ‘Sahabe Meşrepli’ bahadırlar; Ülkeler, beldeler açmış güçlü emirler, insanlık Tarihi belki de böyle bir zaferi yazmamıştır!

“Değil mi, cephemizin sinesinde iman bir/ Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir…” 

Ağustos Ayı bütünüyle; Tarih, hatıralar demeti… İnsanlık Tarihi, o hatıralardan, ‘dersler alacaktır’

26 Ağustos 1071’de; Türkiye Devletinin temeli atılmış, Anadolu’nun Türklüğü tescil edilmiş…

26 Ağustos 1922’de ise, Devlet yeniden kurulmuş, vatan bütünlüğü ebediyen parçalanmayacak şekilde sağlanmıştır.

Şubat’a, ‘cemre ayı’ Mart’a, ‘nevruz ayı’ Nisan’a, ‘yağmur ayı’ Mayıs’a ‘gül ayı’ Ağustos’a, ‘zaferler ayı’ Eylül’e, ‘hüzün ayı’ Haziran ayına da ‘stres ayı’ diyeceğiz!

Türk Milletinin bariz karakteridir; Şefkati, merhameti, cömertliği, adil oluşu, kendisini yüksek hedeflere kilitlemesi, dehası, büyük eserlere olan özlemi, sevk ve idare etmedeki üstün kabiliyeti, doğruluğu, dürüstlüğü, samimiyeti, kendisine olan özgüveni… Ve bunlar gibi yüzlerce güzelliği yan yana sıralayabilirsiniz.

Malazgirt’ten Ahlat’a ve oradan Harput’a yolculuk yapmak… Belh Şehri, Buhara Şehri, Ahlat Şehri, her üç şehir döneminin, “Kubbet-ül İslâm Şehridir” Malazgirt’ten sadece 14 yıl sonra fethedilen Harput Şehri de, ‘tarihi buluşturan vuslat şehridir…’ 

“Malazgirt…” şiirimizde ne diyoruz;

Boğum boğum kıvrılan dağlar omuz omuza/ Ağrı’dan Toroslara taştan set oluşturmuş. 

Diz çökmüş eteğinde su gibi akan zaman,/ Malazgirt Ovasında tarihi buluşturmuş 

Fırat Nil’in kardeşi, Tunaysa yay kirişi, / Ok menzilinde takvim yapraklar tutuşturmuş 

Afşin’i, Danişmend’i, Mengücek’i, Artuk’u/ Edebi Devlet için dört yana at koşturmuş.

Erzurum’dan Haleb’e, Artukoğlu diyarı / Kartal Yuvası bize Belek’i çağrıştırmış

Coğrafyadan vatana bir kutlu ve uzun yol/ Sade ok ve yay değil, güzel dil konuşturmuş 

Ferhat’ın hasretinde dağlar, ötesinde sır / Perde perde kalkarak ışığa kavuşturmuş 

Erzurum’un barıyla, Elazığ’ın mayası / Kerkük’ün hoyratıyla halini soruşturmuş 

Asırların nağmesi Hayrilerin dilinde / Emrahlar, Zihnilerle ezgiler konuşturmuş 

Fırat sen hazinesin, mazin kadar zindesin / “Yedi Küpeli Gelin” çehreler değiştirmiş!”

Malazgirt-1071’de başlayan tarihi yolculuğumuzda, “Harput’un önemli yeri vardır…”

Harput’ta; “Belek Gazi’den, Yakup Şevki Paşa’ya uzanan bir yol vardır…”

Bu yol aynı zamanda, “kadim Türk tarihinin de efsanevi yoludur…”

Harput Ulu Cami, bir ulu mabed, O mabed de, dokuz asrın düşleri… Mazisi kadar aydınlık izlerde, 

İz sürer yüreğim ardıç dalında… Bir ufuk şehir, gönlünde muhabbet/ Takva üzre erenleri selam eder

Selâm üzre huzur bulur ervahı… Sıddıklar, Salihlerle aynı safta… O muhterem hislerle dolu anlar! 

Kıyamda, rükûda, secdede başlar; İlahi huzura koşar ayaklar… Harput Ulu Cami de, seher vakti…

Dokuz asrın misk kokulu amberi… Nazlı düşlere takılı kemerler/ Ufkumda dağlar gibi sütunları…

Harput, Malazgirt-1071 sonrası fethiyle, Piri Türkistan’dır… “Harput’ta metfun Mansur Baba; Ahmet Yesevi’nin hocası Arslan Baba’nın oğludur!” Şu manevi gücü/ veya ihtiramı görebiliyor musunuz?

Harput’un fethinde, Fetih Ahmet Baba, Üryan Baba, Murat Baba, Nadir Baba, Arap Baba, Ankuzu Baba, 

Şehadet şerbetini içen herbiri, ‘derviş gaziler…’ 

Harput tarihiyle özdeşleşen Belek Gazinin asıl lakabı, “Nurüddevle Belek bin Behram bin Artuk…”

Belek Gazi, tarihin seyrini değiştiren bir büyük Bey, Gazi- Cihangirdir… 

Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu’nun fütuhatı beylerle anılır. Çaka Beyliği (İzmir- 1081-1093),

Ahlatşahlar Beyliği (Sökmenliler) Ahlat- 1110-1231), Artuklu Beyliği (Hasankeyf, Mardin, Harput- 1102-1409), Danişmendliler Beyliği (Sivas- 1071-1178), Dilmaçoğulları (Bitlis- 1085-1192),

İnaloğulları Beyliği (Diyarbakır- 1095-1183), Mengücekliler (Erzincan/ sonra Divriği- 1080-1228),

Saltuklu Beyliği (Erzurum- 1072-1202), Çubukoğulları Beyliği (1085-1112)…

Tarihin Efsanevi Şehri Harput, nasıl, Anadolu’nun fethinde önemli roller üstlenmişse, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Yemen’de ve İstiklal Mücadelesinde de, önemli roller üstlendiğini biliyoruz. Harput’un genci-ihtiyarı cepheden cepheye koşacaktır. Harput’ta metfun İmam Efendi Hazretlerini 93 Harbinde görüyoruz. Hacı Hulusi Efendi’yi Çanakkale’de, İstiklal Savaşında, Kafkas Cephesinde görüyoruz… 

Alparslan’ın çevresinde, “Beyler, büyük fetihlere koşarken…” Çanakkale’de, Balkanlarda, Kafkaslarda, Gönül Coğrafyamızda, tarihin mukadderatını etkileyen “büyük cengâver ‘paşaları’ görüyoruz’ Harputlu Yakup Şevki Paşa, Cevat Çobanlı Paşa, Nuri Paşa, Fehrettin Paşa, Gazi Muhtar Paşa, 

Gazi Osman Paşa, Kazım Karabekir Paşa…” Ve tabi ki, Gazi Mustafa Kemal Atatürk… Ve çevresinde yer alan komutanları… (Allah hepsinden razı olsun)

Şunu da ifade edelim… Büyük Taarruz ’un tarihi ilk yapılan planda Nisan 1922 olarak kararlaştırılmıştır. Yakup Şevki Paşa, hazırladığı geniş hacimli bir raporla, “Büyük Taarruzun Ağustos ayında yapılmasının daha uygun görüş ve stratejisi etrafında bir kenetlenme olmuştur!”

Tarihin her döneminde, Harput, büyük dehalar yetiştirmiştir. O dehalarla, Fırat Vadisini beslemiştir. 

“Harput Anılınca” ilk sözümüz; 

İslâm âleminin vuslat şehriydin!

Gazi Belek’le Türklük sende taçlandı

Ahmet Yesevi’nin akan nehriydin!

Pir-i Türkistan’ı sende taçlandı!”

Harput’ta, Ulucami’de divandayım! Anadolu’da, fethin dilindeyim…

Meydanlarda, sancaklı ve tuğluyum, Canlarla, civanlarla huzurdayım.”

Harput, 9 asrın fetih tılsımını üzerinde taşıyacaktır. “Birlik ruhuyla…” Harput sürekli, Piri Türkistan da anılacaktır. 

“Gazi Malazgirt, vatanın limanı

Şer güç yıkamaz, tevhitle imanı

Müjde Malazgirt, fetihler anası

Kutsi Hadiste okunur manası;

Malazgirt’ten İstanbul’a yol gider

Zafer alaylı tuğlu meydanlar gider…”

Bizler, Malazgirt’te de, Allah Resul’ünün müjdesine nail olduk. “Artık, Malazgirt- 1071’den, İstanbul-1453’3 Zafer alaylı tuğlu meydanlar gidecektir…”