BÜYÜK MÜKÂFAT KİMLEREDİR!
Bedrettin Keleştimur
Ahzab Suresi 35.nci ayette şöyle buyrulur; “Muhakkak ki Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar,
Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar, İtaatkâr erkekler ve itaatkâr kadınlar,
Sadık erkekler ve sadık kadınlar, Sabreden erkekler ve sabreden kadınlar,
(Allah’a) gönülden bağlı (mütevazı) olan erkekler Ve (Allah’a) gönülden bağlı (mütevazı) kadınlar,
Sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, Oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar,
Irzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah’ı çok zikreden erkekler ve Allah’ı çok zikreden kadınlar, Var ya; (işte) Allah bunlar için bir mağfiret Ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.” İşte, Kur’an’ın getirdiği ölçü ve çerçeve… Bu ölçüler içerisindeki hayat, kurtuluşumuzdur. O halde geliniz, tefekkür edelim… Düşünmek, doyasıya düşünmek…
ÖRTÜNME VEYA TESETTÜR!
İslam da, ‘örtünme…’ var mı?
Evet! Bu konu da, Kur’an’ın açık emri var; “Ey peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde) dış örtülerinden, üzerlerini örtsünler!.
Bu onların tanınıp da rahatsız edilmemeleri için, daha yakındır (daha elverişlidir) Allah ise Gafur, (çok bağışlayan)dır, Rahim, (çok merhamet eden)dir.”
Örtünme, ‘kadının korunmasıdır…’ Örtünme de, ‘edep ve vakar’ vardır… Dinde, ‘zorlama yoktur’
Hiddete veya şiddete dönen bir tavırda yoktur. Dualarımızda ne diyoruz; “Yarabbi! Bizleri nefsimizle başbaşa bırakma! Çünkü nefis, kötülüğü emreder. Nefsin sultasından, şeytanın verdiği vesveselerden de sana sığınırız. Yârabbi! Yer ehline ve gök ehline bizleri sevdir, sevindir…” Bu duaya, hep birlikte âmin diyelim.
GÖK VE YER BİRBİRİNE BİTİŞİK!
1400 yıl önce Kur’an haber veriyor; “İnkâr edenler görmediler mi ki, gökler ve yer birbirine bitişik idiler de onları ayırdık. Ve her canlı şeyi, sudan yaptık. Hala iman etmiyorlar mı?” (Enbiya, 30)
Kur’an yer ve göklerin yaratılışı konularında, İlim adamlarına çok önemli ipuçları veriyor…
O ipuçlarıyla bizler; İnsana yöneliyoruz!
İnsanın yaratılışına…
Kâinatın; ondaki eşsiz, benzersiz, örneksiz, modelsiz yaratılışına…
“Onları sarsar diye yeryüzünde (buna mani olacak) sabit dağlar yaptık, Ve orada genişçe yollar açtık,
Ta ki doğru görebilsinler” (Enbiya, 31)
Dağlar, yeryüzünün ‘kazıkları…’ Dağlar, yeryüzünün ‘su ambarları…’
Dağlar, yeryüzünün depreme dayanıklı ‘sert zeminleri…’
Dağlar, ‘ulaşım imkânları…’ sağlıyor…
Ahzab Suresi 72.nci ayetinde de şöyle buyrulur, “Biz o emaneti göklere, yere ve dağlara arz ettik,
Onlar, onu yüklenmeye yanaşmadılar Ondan korktular da onu insan yüklendi. O gerçekten çok zalim ve çok cahildir.”
Kâinata bir saray olarak baktığımızda, İnsanoğlu o sarayın efendisidir.
Bütün imkânlar, ‘emrine…’ verilmiştir. Bu emri nasıl yerine getirecektir? Bilimsel çalışmalarla…
Sürekli tefekkür halinde bulunarak…
Tefekkür ne demektir; günahlarını, kâinatı, varlıkları, tabiatı, yaratılmışları, kendini ve Allah’ı düşünmek, Allah’ın yarattığı varlıklardan kâinattaki düzenden/ nizamdan/ o müthiş ahenkten dersler çıkarmaktır”
NAMAZ KORUYUCU BİR ZIRH!
Ayet, “Ey Resulüm! Kitaptan sana vahyedileni oku,
Ve namazı hakkıyla eda et!
Şüphe yok ki namaz, çirkin işlerden ve kötülüklerden (insanı) alıkoyar.
(Namaz kılarak) Allah’ı zikretmek ise elbette (her şeyden) en büyük olandır.
Ve Allah ne yaparsanız bilir.” (Ankebut, 45)
Namaz, koruyucu bir zırhtır!
İnsanı, ‘çirkin işlerden…’
İnsanı, ‘kötü huylardan…’
İnsanlara karşı, ‘kaba davranışlardan…’
İnsanı sürekli ‘günah işlemekten…’
İnsanı, ‘haksız ve adaletsiz davranmaktan…’ koruyor.
Ayet, “Onlar ki, namazı hakkıyla eda ederler ve zekâtı verirler;
Onlar, ahrete de gerçekten kati olarak iman edenlerdir.” (Lokman, 4)
Birçok ayetlerde;
“Namaz ve zekât…”
Namaz ve sabır…” birlikte zikredilir.
Her ikisi de, hayatı bütünleyen,
İç ve dış dünyamızın yansımalarıdır!
NAMAZ VAKİTLERİ
Rum Suresi 17.nci ve 18.nci ayetlerde şöyle buyrulur; “Öyle ise akşama girdiğinizde ve sabaha girdiğinizde, Allah’ı tesbih edin (akşam, yatsı ve sabah namazlarını kılın!)!
Hâlbuki göklerde ve yerde Hamd, O’na mahsustur. Akşama doğru ve öğlene girdiğiniz zaman da
(Allah’ı tesbih edin! İkindi ve öğle namazını kılın)!”
CUMA KAVRAMI!
Günlerin hayırlısı, Cuma Günüdür!
Cuma, kelime olarak; “cem olma” “Toplanma, bir araya gelme” anlamlarına geliyor…
“Ey iman edenler! Cum’a günü namaz için seslenildiği (Ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır” (Cum’a,9)
“Nihayet namaz bitince, artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan (rızkınızı) arayın Ve Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Cum’a, 10)
Hadis, “Üzerine güneş doğan en hayırlı gün Cuma günüdür. Âdem o gün yaratıldı, O gün cennete konuldu ve o gün cennetten çıkarıldı.”
Bugün/ Cuma Günü, selam günüdür… Bugün, sohbet günüdür. Bugün, safların sıklaştırıldığı gündür…
Bugün; barış, huzur ve kardeşlik günüdür… Bugün, birlik ve beraberlik günüdür…
Bugün, ‘bayram’ günüdür! Cuma vakti, her türlü ‘alış-verişi’ bırakacağız;
Cem olmaya; bir gönül, bir yürek olmaya, birlikte saf tutmaya koşacağız!
Cuma namazıyla, “Hürriyeti…” soluklarız. “Korkulardan…” kendimizi azade ederiz.
Devlet olmanın, “adabını…” yaşarız… Millet olmanın, ‘şuuruna…’ o kutsi makamda ulaşırız…
Kâh, kovanında toplanan arılar gibi, kâh, rızık için yeryüzüne dağılan karınca misali,
Kâh, kelebekler gibi kendimizi hissederiz! Birlikte, binlerin, milyonların bir saf haline gelişleri;
Birlikte, Kıyamda duruşları, rükûa ve secdeye varışları; birlikte, selam verişleri…
Birlikte, ‘kurtuluşa açılan…’ eller! Cum’a Günü, bizler için kurulan, “Manevi şadırvanı…”
MÜNBİT ARAZİ GİBİ!
Kur’an da, müthiş bir tasvir; “Mü’minin kalbi mümbit arazi, Kâfirinki ise çorak arazi gibi…”
Ayet, (Toprağı) iyi olan beldenin bitkisi, Rabbinin izniyle (güzel) çıkar. Kötü olanın ise ancak zor çıkar. (çıksa da pek faydası olmaz) Şükredecek bir kavim için ayetleri böyle açıklıyoruz.” (A’raf, 58)
Kur’an bizlere, kâinattan, hayattan misaller veriyor. Bu misallerle de, ilim adamlarına, gerekli ‘ipuçlarını…’ veriyor. “Muhakkak ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, Sonra arşa hükmeden, geceyi kendisini süratle talep (ve takip) eden, gündüze örten Allah’dır. Güneşi, ayı ve yıldızları emrine boyun eğdirilmiş olarak (yaratan da O’dur)! Dikkat edin! Yaratmak da emretmek de O’na mahsustur! Âlemlerin Rabbi olan Allah, ne Yücedir!” (A’raf, 54)
“Hem O, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderendir” (A’raf,57)
“Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik…” (Mü’minun 18)
“Şanım hakkı için, (biz) insanı çamurdan (süzülmüş) bir hülasadan yarattık. Sonra onu sağlam bir yerde (ana rahminde) bir nutfe olarak yerleştirdik. Sonra o nutfeyi bir alaka olarak yarattık, sonra o alakayı bir mudga olarak yarattık, sonra bu mudgayı bir takım kemikler halinde yarattık, sonra bu kemiklere et giydirdik, sonra onu başka bir yaratılışla (insan olarak) meydana getirdik, İşte yaratanların en güzeli olan Allah, ne yücedir.” (Mü’minun, 12-14)
“Şanım hakkı için bu Kur’an da, insanlara her çeşit misalden (Ve manadan) muhtelif şekillerde açıkladık. Yine de insanların çoğu, inkârdan başka bir şeyi kabul etmezler” (İsra, 89)
Kur’an’ı tefekkür, “kâinatı tefekkürdür…” Bir bağlamda, bütün ilimlerin fihristidir! Hayat yolunuzun üzerindeki bütün işaretler, orada. İç ve dış dünyanızın huzuruna, orada varırsınız.
