Av. Serhat Öz (MAKULİYET ÇİZGİSİ)


DELİL YASAĞI

MAKULİYET ÇİZGİSİ


DELİL YASAĞI

Ceza hukukunun amacı maddi gerçeği ortaya çıkartmaktır. Bu sebeple Ceza Muhakemesi Kanunun 160 ve 161. maddeler hükmü gereği şüpheli veya sanık lehine ve aleyhine delilleri toplamak savcının görevidir. Fakat uygulamada kolluk kuvvetleri birimleri suçu ortaya çıkartmak görevini ifa ederken, malesef hukuka aykırı deliller toplayabilmektedir.

Örneğin suça konu bir eylem neticesinde kolluk yakalama tutanağı düzenlerken şüpheli ile olay yerinde "mülakat" yapmakta ve şüpheliden aldığı beyanlarla "delil" toplamaktadır. Aslında kolluğun yaptığı bu işlem klasik bir ifade alma işlemidir. İfade alma işlemi ise savunma yani avukat olmadan yapılamaz. Kolluk, delilden şüpheliye ulaşması gerekirken olay yerinde şüpheliden aldığı beyanlarla şüpheliden delile gitmektedir ki bu işlem Anayasamızın 38.maddesinin 6. Fıkrası kapsamında "Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak esasa alınmaz" amir hükmü gereği mutlak delil yasağı kapsamındadır.

Bunun pozitif yansımalarını CMK m.217/2 "Yüklenen suçun ancak hukuka uygun olarak elde edilmiş delillerle toplanabileceği " ve CMK 206/2 b fıkrası " Kanuna aykırı elde edilmiş delillerin reddolunacağı" hükümlerinde görüyoruz.

Aynı şekilde Polis ve Salahiyet Kanunu m.4 hükmünde polisin durdurma işleminde de polisin makul bir sebep olmaksızın kimseyi durduramayacağı, durdurduğu takdirde bunu bir tutanakla tanzim etmesi gerektiği hükmündedir.

Bu kanun ile delil toplanırken keyfiliğin önüne geçmek ve hukuki güvenlik sağlamak ile kanun koyucunun ilgili madde hükmünü ihdas etme amacıyla görmekteyiz. Yine trafikte durdurma işlemi yapan polis neden durduğunu tutanağa geçirmek zorundadır. Yani araç şerit dışına mı taşıyordu veya sağa sola mı gidiyordu yahut zikzak mı çiziyordu? Gibi hususları tutanağa geçirmek zorundadır. Aksi halde makul bir sebep olmaksızın elde edilen deliller mutlak delil yasağı gereği hükme esas alınmaz.

Bu hem ceza adaletin en temel işlevi suçluların ceza almamasına sebep olurken hem de vatandaşların hukuki güvenliğini zedelemektedir.

Bir başka temel husus meslektaşlar, ifade veren şüphelinin müdafiliğini üstlenirlerken, ifade alan kolluğun ifade tutanağına yanlış bir kelime geçmesi yahut şüpheliye karşı yasak ifade alma işlemlerinden birini uygulaması halinde müdahale eden meslektaşlara "Siz müdahale etmeyin" şeklinde ikazda bulunmasıdır. Oysa meslektaşlarımız bu gibi durumlarda müdahale etmek için oradadır "manipüle" etmek için değil.

Meslektaşlar ifade tutanağında şüphelinin hakları kısmında geçen "Kişinin lehine olan delillerin toplanmasını talep etme hakkı" kapsamı çerçevesinde bu yasal hakka istinaden müdahale etmelidirler.

Aynı şekilde şüphelinin ifadesi bazen ayakta alınmaktadır. Maddi gerçeği ortaya çıkarmak açısından yapılan bu absürt uygulama şüphelinin rahat edememesi, olayın dolayısıyla açıklığa kavuşamaması sonucunu doğurması riski ile yanlış bir uygulamadır. Zira usul esastan önce gelir.