Bedrettin KELEŞTEMUR

Tarih: 09.07.2023 16:35

GÖNÜL PENCERESİNDEN

Facebook Twitter Linked-in

GÖNÜL PENCERESİNDEN

GÖZLERİN ALA

Gözlerin âlâ, belâ mı bana yâr

İçimdeki ses, sâla mı bana yâr

Duru bakışlar faniye dalarmış

Dalar gider gözlerin, bana mı yâr

 

Vuslat şarkısını söyle her zaman

Aşk bir dertmiş, söyle ağlasın zaman

Gözyaşı merhemin dağlasın zaman

Zaman ilaçtır, kâhrın bana mı yâr

 

BUGÜN İÇİN NE YAPTIN!

“Bugün için ne yaptın”  sorulacak

Düşün ki, hesap-mizan kurulacak

Gün be gün mahkûmusun yüce davanın;

Med-Cezir elbet bir gün durulacak

 

ÂDEM DÖKÜLDÜ

İnsan, “âlemde bir sırdır” sırrı döküldü!

Haya ve iffet kalkınca adem döküldü

Yerine bir garip yaratık çıktı da;

Yandı, yakıldı cemiyet tel tel döküldü

 

ADALETE ŞAŞARIM

Türk töresinde işlenmeyen suçu,

Şimdi nasıl da işlerler şaşarım!

Yuva yıkmayan uzanan namahrem

Eli, kesmeyen adalete şaşarım

 

GARİP BİLİNE

Düşte gör garip iline

Kör olma ki garip biline!

Dola vicdanı diline

Garip güne dalgın bakar

 

BEN GARİP YOLCU

Ben, garip bir yolcuyum!

Bazen sıcak rüzgârlar karşılar sabahı

Bazen öfkelerim dalgalar kadar sert!

Fırtınalı gecelerde yıldırımlarla konuşurum

Gel, gitlerle değişken bir hayatın içinde;

Kâh, sükûtum çığlığa döner

Kâh, feryadım gözyaşıyla diner

Gün doğumunda, ‘yüreğim ısınır’

Gün batımında, ‘soğur bütün bedenim’

 

GURBET DOLU SANCI

Gurbet dolu sancı, içim yorgun be hancı

Yüzler bana yabancı, gözlerim sürgün bakar

Yürek ağlar, vatan sızlar;

Vatan ağlar, yürek sızlar

Yüreğim vatan çarpar

 

DOSTA GİDELİM

Gelin dosta gidelim, dost bağına

Gönül sohbet bekler, muhabbet ister

Güneş yöneldi, Murat Dağı’na;

Kelâm ışık ister, aydınlık ister

 

GURBET

Bugün burdayım, yarın yâd ellerde

Gurbeti sevdim, gariplere bakar!

Garip sözler ünlenir dillerde

Gurbet içimde sılaya bakar

 

ÂDEM SOY AĞACI

Kâinat bir ağaç gibi

Âdem, kâinatın soy ağacı

Ağaç bir çekirdek gibi

Çekirdek varlığın hülasası

Bahar, Hak’tan rahmet muştusu

Bahar bir çiçek gibi

Çiçek vuslatın nur perdesi

 

KÜLFET ÇIKAR

Siyasetin verdiği nimetten külfet çıkar

İhtirasın serdiği topraktan, afet çıkar

Kâinatta raksıdır sebepler marifetin

Hamiyetin derdiği nebattan ülfet çıkar

 

ATEİST NESİR

Sınırsız özgürlük derken nefsine esir

Halkına isyan içinde ateist nesir

Ne edep, ne irfan, dokuz sütuna manşet;

Milli kültürü boğacak makyajlı tesir

 

FIRAT’A

Fırat, ışık sende raks eder

Rüzgâr seninle fısıldaşır

Dağ seninle dizginlenir

Güneş cemalin seninle seyreder

Yakamozlar oynaşır

Bir içli asil toprağın aşısın

Taş duvarlar örülür önüne

Sular yedi renk olur nağmesinde

Fırat kâh nehir olur, kâh deryadır

 

TURİZM

           (Akrostiş şiir)

“Tebdil-i mekânda ferahlık var!”

Uzanır gönlüm, ufuk ötesine

Ruhun seyahate ihtiyacı var

İz sürerim âlemin (öte) berisine

Zihnimde her dem sıla-i rahim var

İlim, kıssaların ibret dersine

Mizandır, tarihe ihtiyacım var

 

 

ÜŞÜYORUM

Üşüyorum, bu şehirde artık ben!

Suallerim, bana geri dönüyor

Sönüyor, lambaları sokakların!

Perdeler çekilmiş, titrer yalnızlık!

Ilık güne uyanmaktır, yüreğim

Yorgunluğu üzerinde nefesler

Sessizce anıları solumakta

Düşler yağmuru, gönlümü ıslatır

 

ANKARA

Bir ulu makam, Hacı Bayram Veli…

Bozkır Anadolu’nun hak ereni

Feth-i Mübin müjdesi veren Veli…

O Velinin manevi huzurunda;

Müştak Baba isimli, ‘hak yâreni’

Muştular Ankara’yı, Başkent oluşu,

Ebcet hesabıyla düşer cihana!

 

ELAZIĞ- BAKÛ

Elmas Yıldırımdan, Destanlar Burcuna…

Gala’dan Kale’ye selâm söyleriz

Fuzuli’den Fırat’a, ‘Su Kasidesi’

Hoyratlarla, mugamlarla kelâm ederiz

Büyük Hazar’dan gönül suyu taşır

Küçük Hazar’da muhabbet ederiz

Bakü’de, Nuri Paşa’nın ruhuyla,

Elazığ’da şühedaya rahmet ederiz

Mehmet Emin Resulzade’nin yolunda;

“Yükselen Bayrağa selâm ederiz

Türkiye-Azerbaycan Üniversitesi

Elazığ’da tarihe şerh düşeriz

 

ELAZIĞ ŞEHRİ

Düşünürüm, geçmişin Elazığ’ı

Yüreği Ahi Evran, dili Yunus

İlim, irfan meclisinde azığı

Dört yanına ışık saçan fanus!

Nerede kaldı, ak saçlı bilgeler?

Ruhumu ısıtan serin gölgeler

Destanlar burcunda, efsane Şehir

 

BEN BİR AĞACIM

Kökleri derinde, ulu ağacım

İnsanoğlu, benden ders alsın derim!

“Üç katlı konakta; sevincim-acım!”

İhtiyar mazim,  gençler atim derim

Ne mazisiz, ne ati ’siz yaşarım!

Ey insanım, ‘mazi ve ati iki kanadımız’

Huzurla, güvenle, büyük bir ihlasla;

“Gelecek bizim, elbet bizim!” diyebilmeliyiz!

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —