Bedrettin KELEŞTEMUR


İYİNİN DE KÖTÜNÜN DE İSMİ KALIR

FİKİR BAHÇESİ


İYİNİN DE KÖTÜNÜN DE İSMİ KALIR

Bedrettin KELEŞTİMUR

Dünya garip değil mi? İyiler, kötüler aynı gemideler… 

Aynı gök kubbenin altında/ bir arada yürürler…

Kâh merhameti zindanda, kâh insafın çığlığını sürgünde görürsünüz! 

Öyle zamanlar olur ki, şu dünya âleminde, ‘sağduyu hançerlenir’

Garibim insan gün gelir, ‘bataklıkta yürür…’ 

İnsanlık tarihine şöyle bir tefekkür ediniz. 

“İyiler ve Kötülerin çetin mücadelesine şahit olduğumuz bir dünya görürüz…”

Sorarım sizlere, Helâl- Haram bilmeyenler, hakkı, hukuku, adaleti ne bilir?

Halkımız arasında sıklıkla kullanılır, “Mazlumun bir ahı, arşı titretir!” 

Kötülerin inşa ettikleri o kaskatı duvarlara bizler, “nefis duvarları!” diyoruz.

O duvarın harcında neler vardır?

“Kibir, fitne, fesat, öfke… Kötülüklerle örgülü zulme kapı aralayan kavramlar…”

Kötüler için, “yalan, sözle aldatmak adet olmuştur!” Zillet bile onlar için sinsi bir medet…

Bu ortamda, iyiler haykırır, “Ey iffet, izzet, ikram neredesin?”

Aynı yollarda yürür, ‘kimi mazlum, kimi mağrur, kibir edalı gafil…’

İnsanda arz gibidir, bakarsınız hayata; ‘garip ve sefil…’

Arif Nihat Asya’nın, o meşhur “NAAT’ını” ezbere, su gibi okuyalım;

“Diller, sayfalar, satırlar

“Ebu Leheb öldü” diyorlar;

Ebu Leheb ölmedi, ya MUHAMMED;

Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor!

Haset gururla savaşta;

Gurur, Kaf Dağı’nda derebeyi…

Onu da yaralarlar kanadından,

Gelse bir şefkat meleği.

İyiliğin türbesine

Türbedar oldu iyi!

Vicdanlar sakat

Çıkmadan yarına,

İyilikler getir, güzellikler getir

Âdemoğullarına!”

Cehennem ateşi kini yakacak! Öfke, haset, ateşiyle akacak…

Sevgide rahmet, muhabbette bulut; uhrevi serinlik tene dokunur.

Ahzab Suresi 72.nci ayette şöyle buyrulur; “Doğrusu Biz, sorumluluğu (emaneti) göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremişlerdir; onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim ve çok cahildir”

Emanete ihanette ne vardır, ‘zalim ve cahil oluşu…’ 

Teknoloji gibi güzel bir nimeti asrımızda, ‘kötüye/ veya kötülüklere kullananlar…’ zalimlerdir. O fıtrat üzerinde olanlara karşı da, iyilerin hak mücadelesi elbette kaçınılmazdır.

Bakara Suresi 114. Ayette şöyle buyrulur, “Allah’ın mescitlerinde O’nun isminin anılmasını yasak eden ve oraların yıkılmasına çalışan kimseden daha zalim kim vardır? Onların oralara korkmadan girememeleri gerekir. Dünyada rezillik onlaradır, ahirette büyük azab da onlaradır!”

Mazlum, zalim hep adıyla anılır… Asrın öfkesi, yüreği üzerindedir…

Zulüm payidar olacak sanılır, bir tufan ki yeller eser yerlerinde…

Şunu iyi bileceğiz, “Toprak gibi gönüllerde çölleşir. Aşksız dünya için bizler harap deriz; aşksız gönüller için de harap/ veya viran kavramlarını kullanırız.!”

Toprak, rahmet bekler, bereket için… Düşlerim, her zaman için iyilerin çoğalması, gönüllerin bir büyük çağlayana dönüşmesidir…

Dostlara her zaman için söylemişimdir; Baharı gönlümüzde yaşatalım! Kasvet, kuruyan dalları atalım! Hak yolunda bir büyük derya olalım! 

“Beşer uyumakta, şer iz sürüyor. Köstebekler meydanda giz sürüyor. Zaman düğüm düğüm kâbusa yatık!” Aldatan dünyada bir sinsi oyun, Nefis çarkı döndükçe, kurşun döker. Mazlumun üstüne kurulan toyun, fitneyle gelen belâ nefret döker…

İnancımız ne diyor, “Bu dünyada gözü kör olanın, ahirette de gözü kör olacak…” Şunu da hemen ifade edelim, “İkilik batağına düşenin elbette hesabı zor olacak!”

Dün olduğu gibi, bugünlerde de, yarınlarda da, “iyinin de, kötünün de ismi kalacaktır!” Kötülerde, iyilerde isimleriyle birlikte anılacaklar… 

ERDEMLİ İNSAN 

Erdemli insan kimlerdir, sorarım?

Adil yüzlü gönüllerde ararım!

Dürüst, güvenli hem de hamiyetli

Eli açık gönüllerde tararım

Varlıkta, yoklukta da haysiyetli

Sabır yüklü gönüllerde görürüm

Her haliyle de vakarlı nazarlar

Huzur verir, içimizde gezerler

 

FİRAVUN’UN DÜNYASINDA

Firavun ’un, Nemrut’un dünyasında

Hayat duvarlarını sarsan inkâr!

Âdem, soğuk terlerle ihlâsında

Ey can, ölüm mü mazluma lütufkâr?

Kalmamışsa bir toplumda nefis, âr!

Kan, gözyaşı okunur, künyesinde

 

FİTNE

Fitne, fesat, ikilik kol gezerken,

İyilikler sağırlaşır, duyulmaz!

Tilkiler, türlü hileyle tozarken,

Nifaktan, halis niyetler duyulmaz!

 

FİTNE

Fitne, bin bir tuzak kurmuş ülkemde

İlk değil, son da olmayacak; tuzak!

Mehmed’im tuzağı, tuzakla bozar

Huzura bayrak sarılır, ülkemde

Ülkem mavi atlas, bozkır Anadolu…

 

HADDİNİ BİL

Cehennem ateşi; insan ve taşlar

Kibir, haset, kıskançlık; kini saklar

Hak çağrısına eğilmeyen başlar;

Haddini bil der, insana yasaklar!

 

HASET TOHUMU

Dünyanın gelip geçici zevkini,

Yar edinerek sarılmamak lazım!

Haset tohumu öfke ile kini,

Toprağa saçıp kırılmamak lazım

 

HAYATIN HER ANI

Hayatın her anını, ibadet bil

Güzel hasleti, kendine adet bil

İhlasla bak, kâinat sarayına;

Her zor anını Rabbinden medet bil

Huzura doğan günü saadet bil

İyilik ile ihsanı Cevdet bil

Gök kubbeni kandillerle donatmış

Her kıyamda miracını avdet bil

 

İLİM

İlim, “Müslüman’ın yitik malı” denildi

Akılsız baş, bedenin hamalı” denildi

İbret almayana şu dünya zelil- rüsva;

Amelsiz ilim hiç olmamalı denildi

 

HER BİRİ

İnat, kibir, öfke, haset her biri

İnsanın özüne yapışan kurtçuk

İman, ihlas, ihsan, takva her biri

Ruhumu besleyen manevi gıda

İyilik çemberi dönsün hayırla…

 

İKİLİK AZAPTIR

Birlik haktır, eliftir, yüceliktir

İkilik, ruha azap cüceliktir

Birlikten güç doğar, hayat doğar

İnsan olmaya murat, haceliktir

 

İLİM AYDINLIK

İlim aydınlık, cehalet karanlık

Kopkoyu taassup nasıl bir halet

Medine, “münevver şehir” ilhamım,

Onda ruhuma akseden asalet

 

İNSAN

İnsan, şu fani dünyada halife

Hayat, kadife eldiven içinde

Bir ekincinin kazancına benzer!

Baharı özle, bahara çıkarsın

Dünya’m, cennet yolunda bize yarsın

Hesapta, tartıda iyi ki varsın…

 

KİN GÜTMEYİN

Hadis, “birbirinize kin gütmeyin”

“Birbirinize sırtınızı dönmeyin”

Sevgisiz toplum nasıl olur, nasıl;

Masal değil, sevgide iman tohumu!

Nefsinizin tuzağına yanmayın

Akıl, idrak, izan, şuur; sağduyu

Öfkesini yenen Müslüman huyu!