YANGINLAR
Bedrettin KELEŞTİMUR
Yetkili ağızlar ne diyorlar, “Cumadan bu yana 342 yangın çıktı, en sorunlu ilimiz Hatay…”
Yaz sıcaklarıyla birlikte başlayan bir belâ, bir musibet… Bu yazıyı, sizlerle muhabbet etmek için değil, şüphelerimizi, tereddütlerimizi, endişelerimizi bir nebze de olsun ifade etmeye çalışıyorum!
Beydaba ne diyorlar, “Dört şeyin küçüğü olmaz; yangın, hastalık, düşman ve borç…” Bunlar, hayati sözler. Üzerinde dikkatle düşünülmesi ve durulması gereken sözler.
Atalarımız, her biri birer nasihat olarak dikkate aldığımız, ‘ağaçlarımızla ilgili onlarca güzel sözleri bizlere miras bırakmışlar…’
“Yaş kesen baş keser…”
“Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur!”
“Ormansız vatan, vatan değildir!”
“Elinle yaktığın ormanı, gözyaşınla söndüremezsin!”
Milli zenginliklerimizi bilerek ve düşünerek heba etmeye çalışanlar, “gaflet sahibi, cehalet sahibi, ihanet sahibi…” olabilir.
Ormanlarımız, “780 bin km2’de yaşayan insanımızın hem süsü ve hem de gücüdür…” Bu ülkede, “ateş eken yangın biçer!” Kötü adımlar, sahibini bataklığa kadar çeker…
Cemil Meriç, “Türk aydını yangından kaçar gibi uzaklaşıyor memleketten. Hayır kirlettiği bir odadan kaçar gibi…” Cemil Meriç gibi, vatan coğrafyasına bizlerin, “erdemli bir bakışı…” olmalıdır. Fethi Gemuhluoğlu gibi de, “Coğrafyaya dost olmalıdır…” Sevgisizlikte, ‘bir illettir, hastalıktır, insanı içten içe saran musibettir…’
Hayatta, “hiçbir şey sebepsiz değildir!” Bir şey daha söyleyeyim mi, ‘tesadüfi de değildir!’
Sadece bir ağaç; “ortalama olarak bir yıl süresince 2 insanın yaşayabileceği oksijeni üretir. Bir insan saatte ortalama olarak 53 lt, bir yıl süresince de ortalama 464.280 litre oksijen üretir. Bir ağaç ise ortalama olarak 1.000.000 litre oksijen üretebilmektedir…” Lütfen saadete gelelim! Aklımızı başımıza toplayalım… O halde, “ağaç yakan/ veya orman yakan bir kimse aynı zamanda, insan/ veya insanlığın düşmanıdır!” İnsan düşmanlarına ne diye müsamaha göstereyim…
Bilerek, düşünerek, kasden ağaç/ veya ormanlarımızı yakan bir kimse, en büyük insanlık düşmanıdır.
İnsana düşman olan da, ‘aşağıların aşağısıdır…’ vesselâm.
İHRACAAT HAKKINDA…
Bir yazar olarak, gerek içerisinde yaşadığımız Şehrimiz ve gerekse Türkiye genelinde; “İhracat rakamlarına Türkiye İhracatçılar Meclisinin her ay yayınladığı veriler üzerinden değerlendiririm…”
Türkiye İhracatçılar Birliği (TİM), “27 sektör, 61 İhracatçı Birliği ile birlikte 150 bini aşan ihracatçıyı temsil eder.”
Türkiye İhracatçılar Birliğinin, kuruluş amaçları şöyle belirtilir; “Türkiye’nin dış ticaretine yön vermek, ihracat politikasını belirlemek, Pazar çeşitliliğini geliştirmek ve Uluslararası arenada ihracatçıların rekabetini kolaylaştırmak için kökleri, Cumhuriyetin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatlarıyla, 4 Mart 1937 tarih ve 2/6107 sayılı resmi gazeteye kadar gider!”
Ülkemizde, “58 adet ihracatçı birliği bulunmaktadır. Bu çerçevede halen İstanbul İzmir, Bursa, Ankara, Mersin, Antalya, Gaziantep, Denizli, Erzurum, Giresun ve Trabzon olmak üzere 13 Genel Sekreterlik bünyesinde 22 sektörde 58 ihracatçı birliği faaliyetini sürdürmektedir…”
Şimdi Elâzığ İlinin, 01 Ocak-31 Mayıs 2025 Dönemi İhracatı ne kadar?
Elâzığ İli İhracatı; Ocak (8 milyon 217 bin Dolar), Şubat (10 milyon 521 bin Dolar), Mart (10 milyon 493 bin dolar, Nisan ( 8 milyon 898 bin Dolar), Haziran 2025 ayı (12 milyon 456 bin Dolar)
Ve Toplamda, “50 milyon 588 bin Dolar!”
01 Ocak- 31 Mayıs 2025 Dönemi Türkiye’nin toplam 5 Aylık İhracatı, “96 milyar. 197 milyon 383 bin dolar…”
Genel Kanaatimi söyleyeyim, Elâzığ İlinin 01 Ocak 2025- 31 Mayıs 2025 ayı ile 5 aylık ihracat toplamı, “50 milyon doların çok üzerinde olmasını…” düşünüyorum. Kamuoyuna bir şeylerin paylaşılmasını arzu ediyorum; “Elâzığ İlimizde, İhracatçı Birliğine üye olan Sanayici Sayısı ne kadar? Elâzığ’daki sanayicilerimizin bağlı olduğu sektör bazında ihracatı ne kadar?” Gerek Sektörel bazda ve gerekse İl Bazında, ‘ihracat rakamlarının açıklanmasını…’ arzu ediyorum.
Bir Elâzığlı Sanayici, İstanbul, İzmir, Bursa, Ankara, Mersin, Antalya, Denizli, Erzurum, Giresun, Trabzon Genel Sekreterlik Bünyesinde, ihracatını yapabilir, olabilir!
SOFRAMIZA GELENLER…
Günün üç vaktinde, ‘sofrada bir araya geliriz’ Yemek/ veya taam bir ihtiyaçtır. Bizler, şehirli için ne deriz, “tüketim toplumu…” Sofranın başına otururken hiç düşündünüz mü, “bu yemekler ta, bağdan, bahçeden, tarladan soframıza nasıl geliyor!” Gazi Mustafa Kemal, “Köylü, milletin efendisi!” derler.
O efendiler gün geldi, köydeki neredeyse bütün kazanımlarını bırakarak şehre taşındılar…
Türkiye Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar, “Tarımda 18-32 yaş arasındaki gençlerimizin oranı yüzde 5’e düştü…” Sormak isterim, bu ülke nasıl ve ne şekilde beslenecek? Tarımda nüfusumuz her geçen yıl daha da yaşlanıyor. Her halükarda, “Tarımı teşvik edici politikaları daha duyarlı ve daha ulaşılabilir hale getirmeliyiz!” Öncelikle de, “Tarım alanında/ veya sahada yetişmiş insan gücüne daha fazla ihtiyacımız var!” Anadolu Tarım Liseleri, Türkiye genelinde daha fazla yayılmalı ve de teşvik edilmelidir. Türkiye’de, “5 milyon insan yalnız yaşıyor…” Bu insanlar da artık uyarılmalıdır. Sosyal, Kültürel ve İktisadi hayat katılımcı bir bütünlük ister… Kendi değerlerimize birlikte, dönme vakti geldir!”